
Aenean ornare velit lacus, ac varius enim lorem ullamcorper dolore aliquam.
Otizm, astım, kanser, diyabet… Sezaryen bebekleri bu hastalıkların tehdidi altında olabilir mi? Uzmanlar tartışıyor…
Dünyanın dört bir yanında tercihli sezaryenin çocukta bağışıklık sistemi hastalıklarından otizme kadar birçok hastalığa yol açabileceği üzerine araştırmalar yapılıp raporlar hazırlanırken, Türkiye’de sezaryen oranı Batı ülkelerine kıyasla açık ara fark atarak yüzde 46’lara kadar yükseldi. Başbakan tepkisini koydu, sağlık bakanlığı devreye girdi. Peki sezaryen, çocukta hangi hastalıkları tetikliyor?
İsveç Karolinska Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmaya göre sezaryenle doğan çocukların DNA’ları değişime uğruyor. Araştırmacılar, genetik yapıdaki bu değişimin ileride diyabet, kanser ve astım riskini arttıracağını belirtiyor. Araştırmaya katılan doktorlardan Prof. Dr. Michael Norman, "Doğum sırasında bazı genler aktif, bazı genler pasif hale gelir. Normal doğum sırasında annenin salgıladığı hormonlar ve yaşadığı ağrı bu durumu etkiler. Bu nedenle sezaryenle doğan bebeğin DNA’sı
Çocuk diyabetini tetikliyor
Almanya’da anne ve babası tip1 diyabet hastası olan 1650 çocuk üzerinde yapılan ve 11 yıl süren araştırma sonuçlarına göre, sezaryenle dünyaya gelen çocukların 12 yaşına kadar diyabet olma riski, normal doğumla dünyaya gelen çocuklara kıyasla iki kat artıyor. Araştırmayı yürüten ekibin başkanı Prof. Anette Gabriele Ziegler, sezaryenle doğumun bebeğin bağırsak florasını, dolayısıyla da hastalıklara karşı savunma sistemini olumsuz etkilediğini belirtiyor. Ziegler’in araştırmalarına göre, bu çocukların bağırsak florası, diyabetli hastaların zarar görmüş bağırsak florasına benziyor.
ABD’li bilim adamlarının 13 bin 258 doğum üzerinde yaptıkları ve saygın tıp yayınlarından New England Journal of Medicine’da yayımlanan araştırmaya göre, 38. haftada yapılan sezaryen, bebekteki komplikasyon riskini yüzde 50 artırıyor. Alabama Üniversitesi’nden Dr. Alan Tita, "Doğum 39. haftadan üç gün önce yapılsa bile, bu olumsuz sonuçlarda artış görülüyor" diyor.
TÜRKİYE’DE SEZARYEN RAKAMLARI
2007-2010 (ilk 6 ay) yılları arasında toplam 1 milyon 858 bin 354 kadının sezaryenle doğum yaptığını söyleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın açıklamalarına göre, 2007’de 481 bin 677, 2008’de 526 bin 974, 2009’da 558 bin 295 ve 2010’un ilk 6 ayında 291 bin 408 sezaryenle doğum gerçekleşti. Oransal olarak bakıldığında 2007’de yüzde 36 olan sezaryenle doğum oranı 2010’un ilk 6 ayında yüzde 45.2’ye yükseldi.
Astıma yol açıyor
Hollanda’da 3 bin sezaryen bebeğinin incelendiği bir çalışmada, bu bebeklerdeki astım olma riskinin normal doğumla dünyaya gelen bebeklere göre yüzde 80 fazla olduğu ortaya çıktı. İncelemeyi yürüten Dr. Caroline Roduit, "Astım oranı sezaryen ile birlikte ciddi bir artış gösteriyor" diyor.
Bebek ölüm oranını arttırıyor
ABD Atlanta Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından 5.7 milyon doğum üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, sezaryen ameliyatı ile yapılan doğumlarda yaşanan bebek ölüm oranı, normal doğumda gerçekleşen bebek ölümlerinden üç kat daha fazla.
Otizm ile bağlantısı var
Avustralya’daki Western Australia Üniversitesi araştırmacıları tarafından 4 bin otistik çocuk üzerinde yapılan ve Melbourne Uluslararası Otizm Kongresi’nde sonuçları açıklanan araştırmaya göre, tercihli sezaryen ile dünyaya gelen çocuklarda otizm görülme oranı, normal doğumla dünyaya gelen çocuklara kıyasla daha yüksek. Araştırmayı yürüten Dr. Emma Glasson, "Ancak bunun tek sebep olduğunu söyleyemeyiz. Sezaryenle birlikte epidural anestezi, annenin yaşlı olması ve genetik faktörler gibi etkenler de otizmle bağlantılı" diyor. Belirtmek gerek ki araştırmaya konu olan sezaryen, çocuğun doğması gereken günden önce tercihe bağlı olarak randevu ile yapılan tercihli sezaryen. Çocuğun doğacağı gün, normal doğum sırasında ortaya çıkan acil bir durumdan dolayı yapılan sezaryenden söz edilmiyor.
Gebelikte sigara içmek kadar tehdit ediyor
Michel Odent, Sezaryen adlı kitabında, Japon psikiyatrist Rezdo Hattari’nin yaptığı bir araştırmaya yer vermiş. Doğduğu hastaneye bağlı olarak çocukların otistik olma riskini değerlendiren Hattari, bazı hastanelerde riskin daha yüksek olduğunu gözlemlemiş. Bu hastaneler üzerine yoğunlaşan Hattari, buralarda doğumun beklenen tarihten bir hafta önce suni sancı ile başlatıldığını, doğumda yatıştırıcıların, anestezi ajanlarının ve analjeziklerin daha çok kullanıldığını saptamış. Yine aynı kitapta İsveç’te yapılan bir araştırmaya da yer verilmiş. 1974-93 yılları arasında doğan ve otistik teşhisi konan çocukların çoğunun sezaryenle dünyaya geldiği, annesinin hamileliğinde sigara içtiği ve gebelikte kanama geçirdiği tespit edilmiş.
Tüm dünya tercihli sezaryeni tartışırken, tercihli sezaryenin çocukta otizme varan birçok hastalığa yol açabileceği üzerine araştırmalar yapılıp raporlar hazırlanırken, Türkiye’de 2002’de yüzde 21 olan sezaryen oranı, 2010 yılında büyük bir artışla yüzde 46’lara kadar yükseldi. Bizdeki yüksek oranların aksine Hollanda, Belçika ve Fransa’da sezaryen yüzde 20-25’lerde seyrediyor; ABD’de ise yüzde 15’in altında kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü de kabul edilebilir sezaryenle doğum oranının en fazla yüzde 15 olması gerektiğini söylüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kısa bir süre önce özel hastanelerde yapılan doğumların yüzde 90’ının sezaryen olduğunu belirterek, bunun Türkiye nüfusunu engelleme operasyonu olduğunu söyledi. Türkiye’de sezaryenle doğumun artması üzerine Sağlık Bakanlığı da harekete geçti. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, neredeyse her iki doğumdan birinin sezaryenle yapılmasının kabul edilemez olduğunu, mutlaka azaltacaklarını belirtti. Bakanlığın çalışmaları kapsamında sezaryenin yoğun olarak görüldüğü hastane ve doktorlar incelemeye alınıyor.
Dr. Herman İşçi
"SEZARYEN BEBEĞİNİN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ZAYIF"
Sezaryen Türkiye’de dünya ortalamasının çok üzerinde. Çoğunu aile talep ediyor, doktorlar da destekliyor. Bunun en önemli nedeni ise hekimin güvence altına alınmaması. Normal doğumda bir problem çıkarsa doktorun başı büyük derde girer. Kimse doktora niye sezaryen yaptın diye dava açmaz ama normal doğumda bir sorun çıkarsa niye sezaryen yapmadın diye dava açılır. Bunlar hiç abartmıyorum ki trilyonluk davalar ve bir doktorun tüm onurunu, varını yoğunu yok eder.
Normal yolla dünyaya gelen bebek vajinadan geçerken yüzüne gözüne bulaşan bakterilerden dolayı bağışıklık sistemi güçlenir, ileride karşılaşacağı hastalıklardan korunmuş olur. Sezaryen bebeğinin ise bu sebeple bağışıklığı düşük olur. Sezaryen bebeklerinde solunum problemleri de görülür. Normal şekilde doğabilecek çocuğu sezaryenle doğurmak ve doğurtmak insanlık suçudur. Bir de şöyle bir gözlemim var ki, karısı normal yolla doğuran bir erkek karısına daha sadık oluyor. Normal doğumun paylaşımı karı kocayı birbirine yakınlaştırıp evliliği sağlamlaştırıyor. Ancak sezaryen doğumlarında erkek ile kadın arasında böyle bir bağ oluşmuyor maalesef.
Prof. Ahmet Rasim Küçükusta
"ŞEHİR KADINI DOĞUM YAPAMAZ"
Sezaryenle doğan çocukta solunum problemleri yaşanır, ileride astım, alerji ve egzama olacağıyla ilgili yüzlerce araştırma var. Hatta obezite riskini de yükseltiyor bazı araştırmalara göre. Ama şu da bir gerçek ki şehirli kadın doğuramaz. Çünkü eski zaman kadını ya da bir köylü kadın gibi karın kasları gelişmiş değildir. Her yere arabayla giden, bütün gün bilgisayar başında oturan kadın normal doğum yapamaz. O karın kasları da haftada iki kere spora gitmekle yapılmaz.
Ebe Asude Oflaz
"NORMAL DOĞUMDA SİNİR SİSTEMİ UYARILIR"
Bebek normal doğumda rotasyonla yani dönerek çıktığı için omurgası, dolayısıyla sinir sistemi de uyarılıyor. Bu esnada da dış yaşama adapte olmasını sağlayacak refleksler devreye giriyor. Allah isteseydi kadının karnına bir fermuar eklerdi. Ülkemizde sezaryen o denli yaygınlaştı ki, bebeklerde patoloji de çok çıkıyor ve yoğun bakım servisleri gitgide kalabalıklaşıyor.
İngiltere’de ise sezaryen oranı yüzde 13 ama hâlâ aşağı çekmeye uğraşıyorlar. Biz sezaryende dünya birincisiyiz. Yurt dışında yapılan bazı araştırmalar hiperaktivite, yeni doğan sarılığı ve otizmi sezaryen ile bağlantılandırıyor. Tercihli sezaryen doğaya ve bebeğe saygısızlıktır. Bir kadın kendi kendine bile doğurabilir. İnsan doğumu kontrol edemez, doğum insanı kontrol eder ve hiçbir doğumdan önce ne olacağı bilinemez. Doğum bir hastalık değildir; hastanelerden çıkarılıp doğum evlerinde yapılmalıdır.
Dr. Hakan Çoker
"DOĞUM HORMONAL BİR SÜREÇ, TARİHİNİ BİZ BELİRLEYEMEYİZ"
Aileler sezaryenin iyi bir şey olmadığını biliyorlar ama kadının doğum korkusundan dolayı üç maymunu oynuyorlar. Dünyada çeşitli üniversitelerde suni sancı, sezaryen ve ağrı kesici ilaçların otizm ile bağlantısını kurmaya çalışan araştırmalar var, ancak bilimsel anlamda kesin bir şey söylemek için yüzde 100 emin olmak gerekir. Elbette acil durumlarda yapılan sezaryenden değil, planlı sezaryenden söz ediyoruz. Doğumlar artık doğumun vakti gelmeden, anne ve bebek hormonal olarak hazır olmadan önce bir organizasyon gibi ayarlanıyor. Oysa doğum hormonal bir süreçtir, tarihini biz belirleyemeyiz. O nedenle sezaryenle doğan çocuklarda çeşitli alerjiler, astım, solunum problemleri, bağışıklık sistemi hastalıkları daha sık görülüyor. Çocuğunu sezaryenle dünyaya getiren annelerde de doğum sonrası depresyon çok sık rastlanan bir durum.
Anne-bebek bağlanmasında problem yaşanıyor ve annenin bebeğine bağlanması, onu sevmesi vakit alıyor. Hatta bebeğini ilk gördüğünde kendi bebeği olup olmadığından bile emin olamıyor. Hâl böyle olunca bebeğe bakmak da zor geliyor. Oysa normal doğum yapan bir anne hiçbir gece uyumasa bile bunu sorun etmiyor. Eğer insan sosyal bir canlı olmasaydı sezaryenden sonra o bebeği kucağına almazdı. Bir hayvana sezaryen yapılsa yavrularını kabul etmez örneğin. kaynak